21 Ocak 2008 Pazartesi

Yaşlanmak dedikleri hayata karş kaşarlanmişlikmiş meger, ama bunu anlayabildigmizde adina tecrube deyivermişiz, artik asklar eski acilarini vermez ,aciler eskisi kadar can yakmaz olurmuş.
Her şeye karşi alinmiş bir gardiniz olurmuş ,caniniz yansa da yanmamiş gibi yapmakmiş, caniniz yandikca susmayi bilip plan yapmakmiş, bir de yaşlanmak daha fazla bencil olmakmiş. Delikanli olmak dedikleri kendinden vazgecip baskalarini korumak iken, olgunluk dedikleri once ben demekmiş artik. Delikanlilara cahil darken olgunlara akilli deriz, mantiklidir onlar ,daha fazla guvenilir, ayaklari yere daha saglam basar, halbu ki biliriz ki hayat neşesini yitirmis, hayatta yedikleri sillelerden sonra hayata karşi daha korkak olmuş, her an savunma halinda olan insanlardir onlar, istesek de delikanlilik donemlerimize donemeyiz zaten. Hepimizin secmeden elimizde olmadan yaşadigi ve yasamak zorunda oldugu bir surecmiş bu.
Buyudugunuzun, olgunlaştiginizin farkina vardiginizda once sevinirsiniz, artik daha saglam basiyordur ayakalariniz yere. Ama bir zaman sonra heyecanlariniz da eski coşkusunu kaybettiginde aslinda yitirdiginiz şeyin hayat neşeniz ve o deli cesaretiniz oldugunu anlarsiniz. Uzulmek de kar etmez dovunmekte . Gitmiştir en guzel deli caglar ,yerine oturakli bir olgunluk devresini birakarak, cabucak kayip yok olmuştur.
Kaybettgimiz o delikanliligimiz ile aslinda yitirdigimizin en mutlu ,en heycanli ve yasanilasi zamanlar oldugunu sonradan anlar ve bir kez daha kahrederiz gecen zamana.