14 Kasım 2009 Cumartesi

Herkes susmali bir an icin, kimse konusmamali. Once kendinden baslayarak dinlemeyi ogrenmeli insan, sabretmeyi, beklemeyi, anlamayi. Sonra otekini dinlemeli. Ne diyor, neden diyor, nasil diyor. Tirnaklarini bilemis bir sekilde degil ama. Gozlerinin icine bakarak, anlamaya calisarak dinlemeli, anlamali, susmali.

Herkes biraz durmali, beklemeli, seyretmeli. Kosan hayatin ardindan kosarak yakalanamayacagini anlamali. Zamanla savasmak yerine, ardindan gitmeyi kabul etmeli belki de. Bazen sessiz, bazen durgun , suskun, cogu kez de yorgun.

Ama vazgecmemeli, bu tercihler vazgecis olmamali. Sessiz bir yakaris, acziyetin farkindaligi belki de bu hal.

Caresizlik olmamali ne susmanin ne de durmanin asil sebebebi. Farkindalik olmali, mutluluga giden ikinci bir yol gibi, tercih edilen olmali. Tercihin ardinda durup sessizce aglamali…